14 Temmuz 2009 Salı

İnsanlar Türkiye'de Neden İşsiz , Mutsuz ve Kaygılı


Türkiyede maaşlar konulu bir forumdaki şu yazı benim ifade etmeye çalıştığım pek çok konuya değiniyor .
Türkiye'nin En büyük Sorunu Nüfus

Doğruya doğru, iktisatta her şey arz-talep felsefesine dayanır. Sizin yapacağınız işi, aynı kalitede daha ucuza yapacak biri varsa (ya da buna inanılıyorsa), işe o alınacaktır. Türkiye'de bolca insan var.. İşverenlerin genelde çalışan bulma dertleri olmuyor (çok spesifik pozisyonlar hariç).
Türkiye'de kalifiye pozisyon çok fazla yok. Avrupa'da standart işlerde standart insanlar çalışır. Ülkemizde standart pozisyon dahi yeterince azken, kalifiye pozisyona yerleşmek gerçekten zor. Bu yüzden standart pozisyonların çoğunu kalifiye insanlar doldurmuş durumda ve bu insanlar MUTSUZ..

Örnek vermek gerekirse, X kişisi 800 YTL maaşlı bir işte çalışmak istiyor. Gişe memurluğu diyelim.. Ama ne yazık ki bu işe giremiyor: MUTSUZ.
Çünkü bu işte, yüksek lisans yapmış iktisat mezunu biri çalışıyor. 800 YTL maaşı ise ona az geliyor, dolayısıyla: MUTSUZ..
İşveren, bu maaşa yüksek lisans yapmış adam bulabilirken diğerini neden alsın? Herkes gibi o da yararını maksimize etmek isteyecektir..
Sektörüne göre değişmekle beraber, kalifiye pozisyonlarda çalışan kalifiye kişiler tatmin edici maaşlar almaktalar. Ama bu pozisyonlar o kadar az ki, ya en iyiler tarafından doldurulmuş, ya da eş-dost-tanıdık ilişkileriyle oraya gelenlerle..

Açıkçası siz işinizde gerçekten çok iyiyseniz, kendinizi kabul ettirdiyseniz, sektörünüz revaçtaysa, başkasının 3-5 katı verimli çalışıyorsanız tatmin edici bir gelir elde etmeniz olası.
Ne yazık ki bol nüfuslu dar ekonomili bir ülkede standart pozisyonlar insanı açlığa mahkum ediyor..
Ülkemizde üretim anlayışı olmadığı için teknisyen ve mühendisler de aç geziyorlar, emekleri ve bilgileri saygı görmüyor..
Tabii bir de işin tembellik yanı var. Kendi sektörümden örnek vereyim..
Adam maaşından memnun değil, dert yanıyor. Evet, adam bilgisayar mühendisi. Ama İngilizce iki kelimeyi bir araya getiremiyor.. Bu alanda her gün yeni bir şeyler oluyor, kat kat kaynaklar çıkıyor, Internet'ten bilgi fışkırıyor. Sen DÖRT sene boyunca ne yaptın arkadaşım? Hiç mi düşünmedin benim işimde kaynaklar İngilizce diye? Okuduğunu anlayacak kadar da İngilizce öğrenemedin mi? Sen bir bilgiye ulaşana kadar yanındaki on kere kaynak buluyor o konu hakkında..

Herkesin yabancı dil bilmesine tabii ki gerek yok. Ama anlık değişimlerin yaşandığı, BİLGİnin önemini ortaya çıkaran bilişim sektöründe okuduğunu anlayacak kadar dahi İngilizce bilmeyen adamların bulunması da beni gıcık ediyor.. Latince terminoloji bilmeyen doktor gibi.. Adam bilgi teknoloji tarihini hiç okumamış. Her şeyden bihaber.. Ona ne öğretildiyse o..
Belki o da suçsuz, kendi kendine öğrenmeyi öğretmemişler.. Belki de kültürümüzde 'okumak' yer almadığı için.. Ama insanın biraz da içinden gelmeli..
Türkiyedeki ilanlara bakiyorum cogunda 30 yas alti "daha az tecrübeli ve ucuz" eleman araniyor


Hayatta bazi klise laflar vardir. Herkes bilir, soyler ama direkt olarak bu laflardan fayda saglayan gorulmemistir. Ama herkes kullanir cunku anlatimi basittir, herkes anlar ama is bu lafin icini doldurmaya, detaylari konusmaya gelince ayni verimlilik saglanamaz. Bir tanesi sudur mesela: “Kisi parayi dusunmemelidir. Once kendini gelistirmelidir, sonrasinda zaten para kendiliginden gelecektir”. Genel olarak dogru olmasi beklenen bir soz. Ancak kendinizi gelistirmek icin sectiginiz alanin potansiyeli basarinizi en az yari yariya etkileyecektir.

Simdi iki alan dusunelim. Ilki icin 100 kisilik isgucu ihtiyaci olsun ve ortamda bu meslege aday 80 kisi olsun. Ikincisinde 10 kisilik ihtiyac olsun ama bu meslekten pay almak isteyen 200 kisi olsun. Bu iki meslek adaylarinin zeka seviyelerini birbirine esit varsayiyorum (kendilerini kendi mesleklerinde esit olarak gelistirmisler). Ve bu adaylarin hepsi de insan oldugu icin hayattan beklentileri, gelecek planlari birbirine benzerlik gosteriyor. Planlarini hayata gecirebilmek icin de maddi kaynaga ihtiyaclari var. Yukaridaki gibi bir arz talep durumunun sonucunu soyleyeyim: Ilk meslege aday 80 kisinin hepsi is bulur ve ustune cok iyi para kazanirlar(asil sorun para degil ama naparsin hayatta bircok seyi de etkiliyor). Ikinci meslek grubundan en iyi 10 kisi isi alir, geri kalan 190’i issiz kalir. Is bulan 10 kisi buyuk olasilikla az para kazanir ve islerinde guvende degildir. Issiz kalan 190 kisi muhtemelen depresyona girer, meslegini icra edemez, hayata atilamaz ve toplum icinde problem yaratmaya aday olur. Bu konuda bu iki meslek grubuna da ornekler verdim, verildi. Ustelik bu meslekler cerrah veya pilot gibi uc meslekler de degildi (bu ikisini herkes yapamaz). Peki yukarida ornekledigim mesleklerdeki isgucu fazlaligi veya eksikligi neden kaynaklaniyor? Enformasyon eksikliginden yani bu mesleklerin piyasasindan haberdar olmamaktan. Ama simdi internet var. Google’da “Turkiye’de maas” yaz, bu sayfa cikiyor. Meslegini yeni sececek birisi burayi okudugunda kafasinda bircok sey yerli yerine oturuyor. Yani konu gorevini yapiyor

Hiç yorum yok: