15 Aralık 2009 Salı

Geleceğiniz, Dinlediklerinizle Daha Farklı Şekillenebilir

Yarınki kapsamlı kariyer planlama seminerimizden önce arkadaşlarımızın aşağıdaki yazıları okuması semineri daha dikkatli dinlemelerini sağlayacaktır

Yıllardır gençlerle ilgili programlar yapan , yazılar yazan Abbas Güçlünün son bir yıldır yazdığı yazıları derledim. Üniversite öğrencilerinin geleceği ile ilgili olanları buldum ve sizlerle paylaşıyorum .ABbas Güçlüye teşekürler
Üniversite ve Sonrası
Ama asıl önemli olan ondan sonrası. İşsizlik oranları arttıkça, işsiz üniversite mezunlarının sayısı da artıyor.
YÖK’ün geçen yıl hiç plan program yapmadan kontenjanları artırması, öğrencilerin de boş buldukları her fakülteye akın etmesi, önümüzdeki yıllarda daha kara tabloların önümüze çıkmasına neden olabilir.
Şu andaki istatistiklere göre, işsizlik oranının en yüksek olduğu kesim üniversite mezunları.
Yani ÖSS’yi kazanmak ve üniversiteyi bitirmek için harcanan onca emek ve paranın karşılığı yüksek yaşam standartı değil, işsizlik. Önümüzdeki 8-10 yıllık süreçte bu tablonun değişmesi de mümkün gözükmüyor.
Pek çok alanda on binlerce istihdam fazlası yetişmiş insan gücümüz var. Bu alanlara 20 yıl hiç öğrenci alınmasa yine de ihtiyacı karşılayacak kadar mezun bulmak mümkün. Ama üniversite önündeki yığılma ve popülizm nedeniyle kontenjanlar azaltılacağına daha da artırılıyor


Üniversiteye girmek, öğrenim görmek ve mezun olduktan sonra iş bulmak, zorun da ötesinde imkânsız hale geldi. Kiminle konuşsanız, bir dokunun bin ah işitin. Sadece gençler mi? Anne, babalar ve diğer aile büyükleri de onlardan farklı değil. Çocuklar gözümüzün önünde eriyip gidiyor, bir şey yapamıyoruz diye kahroluyorlar.
Ama öte yandan, onların bulunduğu noktaya gelmek için gecesini gündüzüne katan, varını yokunu bu işe yatıran milyonlar var.
Üniversiteyi kazanmak için lise 2’den itibaren kampa giren, dershaneye giden, özel ders alan, sosyal hayattan, spordan, hemen her şeyden kopan gençleri, maalesef işsizlik bekliyor. Ama ona rağmen, umutlarını yitirmemeye çalışıyorlar. Çünkü o da yok olursa, içine düşecekleri durumu hiç konuşmak bile istemiyorum.
İşsizlik oranı her geçen gün artıyor. Kronik işsizlerin en başında da gençler ve üniversite mezunları geliyor.


On yıl sonra üniversiteler boş kalacak!
Üniversite mezunu işsiz sayısının her yıl katlanarak artması nedeniyle, hemen her alanda istihdam fazlası gençlerin sayısı 50 binlere ulaşabilir. Bu da pek çok alanda kontenjanların boş kalmasına neden olabilir.
Üniversite ve dershaneleri işsizlik oranını düşüren “oyalama merkezleri” olarak gören siyasilerin bu tutumlarını değiştirmeleri mantık ölçüleri çerçevesinde olası değil.
- Meslek yüksekokulları ve benzeri mesleki eğitim veren sertifika programlarının giderek önem kazanması fakültelere olan talebi daha da azaltacak.
- Devlet üniversiteleri gibi vakıf üniversiteleri sayısında da patlama yaşanacak. Dolayısıyla üniversiteye giriş çok kolay hale geleceğinden, üniversite eğitimi sürekli olarak ileriki yıllara ertelenecek.
- Üniversite diploması askerlikte avantaj sağlıyor olmaktan çıkacağı için en azından bu amaçla yükseköğrenime yönelenlerin sayısını azaltacak.
- ABD’de yapılan araştırmalar yüksek lisans yapanların daha erken hayata atılan üniversite mezunlarına göre hem ekonomik hem de statü açısından geride kalmaları yüzünden ilginin azaldığını ortaya koyuyor. Aynı durum Türkiye’de daha erken işe yönelmeleri yani üniversite öncesinde hayata atılmayı beraberinde getirebilir.

Ama ortada bir gerçek var, ÖSS başvuruları bu yıl 200 bin azaldı ve “İlle de üniversite” diyen gençlerin sayısı her yıl düşüyor.
Aynı durum birçok AB ülkesinde yaşandı. En az 30 yıldır hiçbir yeni üniversite açılmamasına rağmen kontenjanlarını dolduramıyorlar. ABD’de de durum farklı değil.


Gençlik Üniversiteye Küstü
Üniversitelerle ilgili beklentiler dünden bugüne çok değişti. Gençler artık, diploma değil, iş istiyor.
Üniversiteye girmek için 3, bitirmek için de ortalama 5 yıl harcayan gençler, sonuçta işsiz kalınca çareyi bir an önce hayata atılmakta buldular.
Gençlerin, üniversite öğreniminden çok, iş garantili mesleklere yönelmesi, Ankara ve İstanbul gibi köklü üniversitelerde bile kontenjan açıklarına neden oldu.
İşsizlik kâbusu, gençlerin mesleklere olan ilgisini de büyük ölçüde değiştirdi. Son yıllarda yıldızı sönen tıp ve “Hiçbir şey olamıyorsan bari öğretmen ol” noktasına gelen kutsal meslek, yeniden en popüler meslekler haline geldi.


İşsizliğin Geldiği Son Nokta
Niye okusunlar ki!
TÜBİTAK Başkanı, Türkiye’de araştırmacı sayısı artıyor diye sevine dursun. Gençlerin niye yüksek lisansa ve doktoraya yöneldikleri ortada. Sadece yukarıdaki gencimiz değil, binlercesi aynı gerekçelerle, araştırmacı(!) oluyor. Nerede, neyi araştıracaklarsa?..
Üniversite mezunlarına badigartlık, danışma memurluğu ve şimdi de sekreterlik önerildiği bir ortamda, üniversite mezunu olmanın bir anlamı olabilir mi?Ama gençleri, mühendislik eğitim alıp sekreterliğe, reklamcılık ve halkla ilişkiler eğitimi alıp danışma memurluğuna zorunlu hale getirirseniz, onlardan bir verim bekleyemezsiniz...
İşsiz üniversite mezunlarının sayısı yüz binlerle ifade edilirken, onlara yeni iş ortamları değil de yeni üniversiteler ve yeni kontenjan artışları sağlayarak moral veremezsiniz. Ancak ve ancak daha fazla üzersiniz o kadar!
Özetin özeti: Ülkemizin en değerli hazineleri heba oluyor. Hem de göz göre göre!..

Hiç yorum yok: