26 Ağustos 2010 Perşembe

Eğitim İşi Sabır İstiyor


Bugünkü Pazarlama Doktora mülakatında Jüride bulunan değerli Hocamız Prof Dr. İsmail Kaya'nınaşağıdaki yazısı Türk eğitim sisteminin realitesini bizlere gösteriyor. Vakit bulursanız okumanızı dilerim .

Üniversitelerde bir ders dönemi daha kapanıyor. Bir tarafta girmek, öte yanda da kurtulmak için can atanlar… Ayrıca, mezuniyet sevinci veya hayata atılmak korkusuyla, Yüksek Lisans durağına sığınanlar da var.

Üniversitelerimiz ne âlemde? Bilime mi, piyasaya mı çalışıyorlar? ‘Her İl’e bir-iki’ deyip açılan kamu ve özel yeni üniversiteler derde derman oluyor mu? ‘Mezunlar iş bulamıyor, o halde üniversite eğitimi yetersiz’ hükmü doğru mu? Yoksa eğitimde yetersizliğin başka sebepleri mi var? Üniversiteler öğretmekten, öğrenmeye ve bilgi üretmeye zaman mı bulamıyorlar? Yoksa klikleşmeyle meşgul; ideolojilerini ve sıradan çalışmalarını bilim diye satmaya mı uğraşıyorlar? Doçentlik sınavlarında (2009) 100 den fazla etik ihlal dosyası neye işaret ediyor?

Ne yazık ki, üniversiteler giderek dershaneleşiyor, okumuş eleman yetiştiren birer meslek okuluna dönüşüyorlar. Gençlerimiz hayata, iş yapmaya, bir şeyler üretmeye yeterince hazırlanamıyorlar. Pek çoğu, bir meslek ve bir diploma sahibi olmanın, işte ve hayatta başarı için yeterli olacağını sanıyor. Üretken ve kaliteli bir insan olmayı, birlikte üretip, bir arada yaşamayı, üniversitede dahi öğretemiyoruz.

Devlet üniversiteleri öğrencinin kremasını alıyor ve bunları kalabalık içinde köreltiyor. Özel üniversiteler ise kontenjan doldurmak ve bütçe denkleştirmek peşindeler. Ekrandan ekrana gezdirdikleri PR’cı kadrolarla oluşturmaya çalıştıkları algılar gerçeklerle örtüşmüyor.

Devlet ve “vakıf” okulları beklendiği gibi birbirlerine rakip olamadılar. Eğitim karşılıklı olarak sulandırılıyor. Yeni araştırma alanlarıyla değil, yeni meslek kurslarıyla övünüyorlar. Meslek okulları/kurslarıyla üniversiteler/fakülteler arasındaki farklar kapanıyor. Sayıları artsa da, araştırmalar, tezler zayıflıyor. Bilimsel düzey düşüyor.

Bütün bunlara bir de hızla artan akademik kadro ihtiyacı eklenince, acelecilik artıyor, standartlar düşüyor, durum daha da ciddîleşiyor.

Hayat aceleye gelmiyor, eğitim işi sabır istiyor

Hiç yorum yok: